“Gökyüzüne Gülümseyebilmek”

İnsan kendini nereye ait hisseder? Neden bu kadar çabalarız ait olabilmek için? Bir vatana, bir aileye, bir aşka, bir eve, bir insana… Belki de asıl çabamız, dünyaya ait hissedebilmek içindir. Klişe olsa da sıkça hatırlanan bir söz vardır: “Dünya, hassas kalpler için bir cehennemdir.” Gerçekten de öyle midir? Herkes kendi cehennemini ya da cennetini kendi mi yaratır? Ve herkes bu dünyaya ait olmak zorunda mıdır? Belki de bazı kalpler, ait olmadıkları bir yerde atmaya çalışıyordur. Bugün yaşadığımız dünyada her şeyin merkezinde para var. Tüm mutsuzluklarımızın temelinde de o yatıyor. Para, bir araç olması gerekirken artık bir amaç haline geldi. Parayla mutluluk, parayla aşk, parayla huzur; hatta bir yere kadar sağlık bile satın alınabiliyor. Para güçtür, metadır, iktidardır... Ama sonunda dönüp baktığımızda, sadece bir kâğıt parçasıdır. Maaşlı çalışanlar sabah akşam işte. Çoğu, yaptığı işi severek değil, zorunda olduğu için yapıyor. Gün boyunca gökyüzüne bakmıyor, güneşin tenin...