“Zihinsel Cennet: Ülkemde Bir Yaz Masalı”

 


“Zihinsel Cennet: Ülkemde Bir Yaz Masalı”
Temmuz 2025



Demek isterdim ki: Ne güzel bir yaz günü…

Kuşlar gökyüzünde özgürce süzülüyor, çocukların neşesi sokakları sarıyor. Kadınlar mutlu, hayvanların yediği önünde, yemediği arkasında. Herkes sıraya girmiş, birbirine iyilik yapmak için yarışıyor.
Ülke desen, sanki cennetten bir köşe. Coğrafi olarak değil, zihinsel olarak… Ağaçlar dans eder gibi salınıyor rüzgârda. Gölgesine sığınan bizlere sıcak bile işlemiyor artık.

Dünyanın dört bir yanından insanlar geliyor ülkemize. Kültür-sanat festivalleri düzenleniyor, gastronomi etkinlikleri yapılıyor. Sağlıklı yaşamak bir zenginlik göstergesi değil artık, bir hak. Zaten zengin-fakir ayrımı da kalmamış. Evet, kazançlar farklı olabilir ama biz sosyal bir devletiz. Herkesin bir evi, küçük de olsa ekili bir tarlası var. Elektrik, su, ısınma, barınma... Bunlar devletin güvencesinde.

Adalet mi? O da yerli yerinde. Belediye başkanımızı, cumhurbaşkanımızı kendimiz seçiyoruz. Seçimlerde adalet var, tarafsızlık var. Suç işlenmiyor. Yolsuzluk, hırsızlık, gasp, tecavüz, cinayet, sabotaj... Bu kelimeler sözlüklerden bile silinmek üzere. Çünkü kimsenin ihtiyacı kalmamış bu kavramlara. Herkes mutlu, herkes huzurlu.

Sokaklar “kardeşim” diyen insanlarla dolu. Sevinç var, kahkaha var. Çocuklar güvenle oynuyor sokaklarda. Her evin önünde bir bahçe… Kediler, köpekler sahipsiz değil. Ya bir evin bireyleri, ya da devletin koruması altındalar. Hayvanlar pis değildir bizim için. “Elleme, yaklaşma!” diyen kimse yok artık.

Kadınlar mutlu. Eşler mutlu. Kadın-erkek ayrımı yok. Herkes çalışıyor. Günde beş saat çalışmak yetiyor insanca yaşamaya. Kalan vakit eşe dosta, aileye ayrılıyor. Herkes, günde en az bir saat çekirdek ailesiyle sohbet ediyor, yüzüne bakarak, dinleyerek… Teknoloji var elbette; ama yalnızca hayatı kolaylaştırmak için kullanılıyor. Kimse kimsenin hayatına müdahale etmiyor, çünkü herkes birbirinin hayatına dahil burada.

Tek bir konuda anlaşamıyoruz: Önce hangi eğitimi alacağımız ve kimin daha önce eğitime başlayacağı. Bu konu hâlâ tartışılıyor aramızda.

Akşamları etkinliklerimiz var köyümüzde. Sanatçılar geliyor, film festivalleri, resitaller, tiyatrolar yapılıyor. Spor müsabakaları düzenleniyor. Burada insanlar eceliyle ölür. Hastalık pek uğramaz çünkü insanlar güzel düşünür, güzel yer, güzel hareket eder. Mutludurlar.

Sadece bir bencilliğimiz vardır: Ölenin ardından kendi halimize üzülürüz. Ama yine de bir ağacımız vardır her birimizin. Ölümün ardından, bir fidan daha dikilir. Böylece yaşam devam eder aramızda.

Her gün güzel haberlere uyanırız. Âşık oluruz, severiz, ibadet ederiz. Din özgürlüktür burada. İbadet bazen dua etmek, bazen sadece nefes almaktır. Kimimiz ellerimizi göğe açar, kimimiz denizin dalga sesine bırakırız kendimizi. Kimse kimseyi yediği, içtiği, giydiği, inandığı şey için yargılamaz.

Burada hep kazanırız biz. Burası bizim ülkemiz.
Şimdilerde Almanya bile bizi kıskanmaya başladı. Bizim gibi yaşamaya çalışıyorlar. Ama önce ekonomilerini düzeltmeleri gerekiyor. Herkesin aç olduğu, borçların tavan yaptığı bir ülkede kardeşçe yaşamak zor. Eğitim parayla, sağlık parayla… Çocuklar oyun bile oynayamıyor, ölüyorlar. Diğer ülkeler de farklı değil.
Din özgürlüktür diyoruz ama bazı yerlerde hâlâ insanlar inançları yüzünden öldürülüyor. Kadınlar meta, erkekler üstün görülüyor. Böyle kardeşlik olur mu hiç?

Avrupa’da feodalite hâlâ var. Oysa biz öyle değiliz. Herkes bizi konuşuyor.

Ütopik mi?

Kim bilir...

Bu blogdaki popüler yayınlar

RİTÜEL- Hıdrellez ... en sevdiğim

Hoşgeldin 34 yaşım...

Abum Rabum-İskender Pala 2018 10. Kitap