Buket Uzuner-Uzun Beyaz Bulut Gelibolu 2018 18. Kitap




Buket Uzuner'in ilk kez bir kitabını okudum.Daha önce duyduğum iki kitabı daha vardı.Kumral Ada Mavi Tuna ve İki Küçük Su samuru. Bu iki kitabın adı da hep ilgimi çekmiş değişik gelmiştir bana. Ama alıp okumak fırsat olmamışken Gelibolu daha bir etkileyici geldi ve onda karar kıldım.

 Bu sene kitap okurken şöyle yapıyorum.Sürekli okuduğum yazarların ve yeni tanıştığım anlatımını ve dilini sevdiğim yazarların kitaplarını takip ediyorum.Yani her kitap alışverişinde bir kitapta bu yazarlardan seçmeye çalışıyorum. Misal İskender Pala okuduğum ilk kitabından sonra bu kitap alışverişimde 3. kitabını edindim. Paulo Coelho da bunlardan biri. Elif Şafak yine aynı şekilde. Anlayacağınız yazımın başında bahsettiğim Buket Uzuner'in diğer iki kitabı da öncelikli olarak kütüphanemde  yerini alacak.

Kitabımıza dönersek tabi ki de unutulmaz kahramanlık destanı Gelibolu-Çanakkale savaşları anlatılıyor.
Bu kitabı okuduktan sonra hem hüzünleniyor hem mutlu oluyorsunuz. İnanın kimse o savaşı yaşamak istemezmiş. Birebir savaşı yaşayan hisseden bir asker gibi anlatmış sevgili Uzuner.

Kitapta biri Türk biri Anzak askeri olan iki gencin savaş mücadelesi, ailelerine yazılan mektuplar, kurdukları dostluklar ve savaşın kaçınılmaz yüzü olan ölüm anlatılıyor. Ve tek bir asker iki ülkeninde kahramanı oluyor aslında.Yaşadıkları dostluk kısa olsa da bu iki düşman asker iki dost olarak veda ediyor. Dahası biri onurundan vazgeçip başka ülkede başka biri gibi yaşıyor ve böylelikle hayatı kurtulurken. Bir diğeri ölürken diğerine hayatını hatta geleceğini bağışlıyor.

Türk askerinin vatan aşkı verdiği emek ve mücadele yadsınamaz elbette . Vatan uğruna canını veren gencecik bedenler geri dönmeyeceklerini bile bile gitmişler Geliboluya. Kitapta da dediği gibi ''işgalci her zaman haksızdır'' Çünkü karşısında bulunan taraf vatanını savunmaya her zaman mecburdur. Hele ki Türkler varsa müdafaa  kaçınılmazdır.Vatanını bırakıp giden herkes sömürge olmaya onurunu kaybetmeye mahkumdur...

Kitapta anlatılan bunun dışında Beyaz Hala karakteri ve kitabın asıl konusunu oluşturan yeni Zellandalı Victoria'nın büyük dedesinin mezarını bulma hikayesi anlatılıyor.
Yada şöyle diyeyim  kitap böyle başlıyor.
 Beyaz Hala bugün dahi günümüz Türk kadınlarının keşke diyebileceği çapta bilgili okumuş ve öngörülü bir kadın . Kitapta onun GURU gibi olduğundan da bahsediliyor. Okurken size de o his geçiyor. Viki için ise hem üzülüyor,hem seviniyorsunuz.Beni en çok üzense O iki genç asker.Kurtulacağını ümit ettiğim iki asker.

Kitapla ilgili bana ilginç gelen ve doğru olan bir gerçekte şöyle;
 Savaş sonlarına doğru uzun beyaz bir bulut içinde bir tabur İngiliz askerin kaybolması. Bu herkesin bildiği bir olaymış fakat ben yeni duyuyorum. Bu gün biraz bu konuyu nette araştırdım. Farklı görüşler var tabi ki.
Öncelikle olay kesinlikle doğru.Fakat Anzaklardan  özellikle noter onaylı ifade veren olay şahidi 3 kişi ,beyaz bulutun içine giren 267 askerden sonuncusu da girdikten sonra diğer bulutlar dururken bu bulutun kalkıp gitmesi yer değiştirmesi ve bu 267 askerin ne ölüsüne nede dirisine ulaşılamaması. Anzaklar durumu bu şekilde değerlendirmiş. Çok gizemli değil mi? 

Kimine göre de zaten bulutun durduğu yer çok sert saklanmaya müsait bir kayanın ardı olduğu ve Türk askerinin bu askerleri kumpas yapıp öldürdüğü yönünde. Gerçi verilen beyanlarda Türk askeri bu İngiliz taburuyla çatışmaya girmediğini ve görmediğini bildirse de kimilerinin inancı bu yönde. Benim fikrimi sorarsanız hem gücü tükenen Türk askeri için.Hem gencecik İngiliz askerler için bir kurtuluş olarak Allahın sunduğu bir lutuf. Yani  gizemli bir şekilde ortadan kayboldukları kanaatindeyim. Evet savaşlar sırasında ölen ve ölüsüne ulaşılamayan bir sürü genç vardır ama aynı bölükten 267 kişinin tek birinden haber alınamaması sizce de ilginç değil mi.?Bence açıklanamaz...

Birde son olarak şunu söylemek istiyorum.kitapla ilgili. İnternette kitap için yazılan birkaç yorum okudum. Kimde nasıl bir his bırakmış merak ettim. Okuduklarımda yazarın bir askeri iki düşman ülkenin kahramanı yapması,diğer ülke askerlerine aynı hoşgörü ile yaklaşması eleştirilmiş.  Çanakkale elbette ki bir Türk destanıdır. Fakat orada bulunan tüm gençler İngiliz ve Anzaklar da genç birer candılar.Ülkelerin siyasi emelleri adına meydana gelen savaşlarda kendi ülkesini müdafaa dışında ,hangi asker koşarak ölüme gider?
  Bence de yazarın hümanist yaklaşımı çok yerinde olmuş. İster 18 yıl önce yazılsın ister günümüzde.Bence yaklaşımı çok yerinde olmuş. Dil,din, ırk gözetmeksizin insanı insan olarak görmek lazım.

Yine de söylüyorum eşimde çatışmalar içinde Bingölde komando askerliği yaparken yaşadıklarını anlattığında ülke müdafaasının ne zor ve kutsal olduğunu ve o savaşlardan çatışmalardan sonra yaşayabilen askerlerin hayata ne kadar zor adapte olup tutunabildiklerini duyduğum için Türk askerinin Çanakkale de yazdığı destanı unutmak mümkün değil.

 Ama kahramanlık oturduğumuz yerden söylenerek değil yaşatarak ta oluyor. Kaçımız Çanakkale de ki anma törenlerine katılıyoruz? Önemsiyoruz? Öğrendim ki Anzaklar her yıl ölen büyük dedelerini anmak için Çanakkaleye geliyorlar...

Ağlasam mı gülsem mi? kendiminde bu zamana kadar bu kadar önemsemeyişime mi yansam bilemedim.? Ayıpladım kendimi.
Bence herkesin okuması gereken çok başarılı bir roman olmuş.Hala okumayan varsa hemen edinsin derim.

Bu arada Yeni Zellanda (Maorilerde) dilinde Gelibolunun UZUN BEYAZ BULUT demek olduğunu biliyor muydunız?

Alistar John Taylor ve Teğmen Ali Osman'ın anısına...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hoşgeldin 34 yaşım...

Grinin Elli Tonu ve serisi -Fifty Shades of Grey

Ederlezi...