Adana Gezisi






Büyük hayaller ile gittiğim Adana şehri bende biraz hayal kırıklığı oldu. Fazla beklenti içinde oldum sanırım. Zamanlamam kötüydü de diyebilirim. Irkçılık yapmak istemiyorum fakat Adanalıdan çok Suriyeli vardı çevrede. İnsana insan olarak bakarım. Ama bana rahatsızlık veriyorsa da rahatsızlık duyarım. Geleneksel bir şehir olarak beklentimi karşılamadı Adana.

Öncelikle küçük bir şehir. Havaalanı şehrin içinde ve dolmuşla 5 dakika da şehir merkezine varıyorsunuz. Şehir merkezinden bir ‘’U’’ çizerekse şehri gezebilirsiniz. Tam anlamıyla gezilecek yerlerin tamamı yan yana. Görünüm olarak binalar çok eski lüks otellerin bile mimarisi kötü diyebilirim. En lüks ve şık görünen otel Divan oteldi.

Tarihi olarak Ramazan Oğulları Beyliğine de ev sahipliği yapan Adana da şehrin merkezinde gezilecek Ramazan Oğulları medresesi dışında tarihi bir alan mevcut değil.

 Yemekleri lezzetli özellikle de ciğeri. Fakat mideniz alışık ya da sağlam değilse vay halinize. Gelin kısaca neler yaptık anlatayım. Gitmek isteyenlere de rehber olsun hem.

      Sun ekspres ten ta ekim ayında almış olduğumuz gayet makul uçak biletlerimizle 07.30 da uçuşumuz başladı. Gidiş yolculuğumuz çok rahattı. 1 saatte Adana Şakir Paşa Havaalanına indik. Havaalanı çok küçük zaten ilk gördüğünüzde şehirden beklentinizi de sınırlıyor aslında.

Havaalanından çıkıp biraz gelene geçene sorarak nasıl merkeze ineceğimizi öğrendik. Yanınızda çocuk varsa araba kiralayabilirsiniz. Yoksa hiç gerek yok yürüyerek ya da zorda kaldığınızda taksi ve dolmuşla günü kapatabilirsiniz.

Havaalanının tam karşı köşesinde aşağı yöne dolmuşlar geçiyor. Benim yapılacaklar listem önceden hazır olduğu için nereye gideceğimiz konusunda zorlanmadık. Kahvaltı için Bir Biçer Restoranı seçmiştik. Adana da kahvaltı ciğerle yapılıyormuş bizde geleneği bozmayalım dedik 😊 Dolmuş 2019 tarifesine göre kişi başı 3 TL idi. Ve bizi tam restoranın kapısında indirdi.
 Ciğer şiş ve salata, ayran eşliğinde kahvaltımızı yaptık. Günübirlik gezecekseniz ve başka tatları tatmak istiyorsanız 1 porsiyonu iki kişi paylaşabilirsiniz. Biz birer porsiyon yedik yaklaşık 6-7 şiş vardı.

İlk önce tam doymadan kalktık gibi hissetsek de saat sabah 10’dan öğlen 3’e kadar hiç acıkmadık. Hatta kebabı yemeden dönmemek için çok aç değilken kebap yedik. Tabi benim midem kaldırmadı

Bir Biçer ’den çıkınca aşağı doğru yürüyerek şehir merkezine varıyorsunuz. 200 metre kadar yürüyüp sağ taraftan devam ediyorsunuz. İkinci ışıklardan sağa dönüp buradan sonra saat kulesine kadar yürüyorsunuz. Mesafe var biraz ama gezerek giderken rahatsız olmuyorsunuz. Bir de yol üstünde Beta Tea diye bir kafe var. Tüm dünya çayları mevcut ve çok güzel bir konsepte sahip. Burada soluklanabilirsiniz. Ben Hint çayı içtim çok başarılı idi. Kafenin tam karşısında Adana etnografya müzesi var. Gelmişken bir gezin derim.




Adana Etnografya Müzesi


 Yürümeye devam… önce Küçük Saat Kulesi var. Çok görülmeye değer değil tarihi durmuyor hatta görünmüyor. Aşağı doğru devam ettiğinizde Tarihi Büyük Saat kulesine varıyorsunuz. Saat kulesinin devamı İzmir de ki kızlar ağası hanı gibi. Fakat buradaki dükkanlarda sadece silah, tespih, şalvar ve av malzemeleri bulunuyor.

 

Ramazan oğulları medresesi toplantı dolayısı ile kapalı olduğu için gezemedik. Fakat Ulu Cami Medresesi Türk İslam vakfını gezme şansımız oldu.
Burası harika. Küçük küçük odacıklardan oluşuyor ve her birinde bir eğitim veriliyor. Neyzenlik, hat sanatı, ebru sanatı gibi... Ney sesini dinlemek atmosferi daha da büyülü kılıyor. Hafta içi de aynı mıdır bilmiyorum. Biz hafta sonu oradaydık. Burada medrese ve camiyi gezebilirsiniz. Geldiğiniz yolu tekrar geri çıkarak bu sefer yolun bir alt paraleline geçiyorsunuz.

 Burasıda meşhur kazancılar çarşısı. Büyük kazanların satıldığı salaş dürümcülerin olduğu bir sokak burası, biraz sanayi havasında. Çok durmadık burada ve yolu düz devam ettik. Yolun sonunda karşıya geçince Seyhan Nehri ve Taş Köprü karşılıyor sizi.

Büyük bahçe içindeki Seyhan Nehrinin çevresinde turlayıp köprünün üstünden karşıya geçebiliyorsunuz. Seyhan nehrine karşı çay kahve içip dinlenmeyi çok isterdim fakat bir çay ocağı ya da kafe yapılmamış. Yol boyunca nehri izleyip yürüyorsunuz.
Yol bitiminde karşınıza devasa bir cami çıkıyor Sabancı Cami.  Harika bir mimariye sahip. Merkez park diye anılan Türkiye’nin Central Parkı denilen parkın içinde cami. Park’ı sorarsanız çok büyük fakat sadece büyük!!! Belki yazın daha güzel olabilir.


Sabancı Camii


Buradan sonra gezecek iki yerimiz kalıyor. Atatürk Evi ve Sinema Müzesi.

 Atatürk evi 1937 yılında Atatürk ün Adana ziyareti sırasında kaldığı bir köşk aslında. Ramazanoğulları beyliğinden bir paşaya ait ve Atatürk'e tahsis ediliyor. Şu anda da müze olarak gezilebiliyor. Çok etkileyici ve güzel gerçekten hatta Adana da ki en güzel şeylerden biri.

İkincisi ise sinema müzesi. Türk sinemasına aşırı düşkün biri olarak benim için burayı gezmek çok keyifliydi hele ki Kemal Sunalın bal mumu heykelini gördüğümde gözümdeki yaşlara engel olamadım. Halbuki Kemal Sunal ile alakasız bir bal mumu yapmışlar hem de hiç benzemiyor. Ama beni heyecanlandırdı ne yalan söyleyeyim.
Adanalı olan Şener Şen için ayrı bir oda yapılmış. İçeride bir sürü film afişi ve onun da bal mumu heykeli var. Bir sürü afiş ve Adanalı tüm oyuncuların resimleri var. Bir de eski fotoğraf makineleri görülmeye değer.

Beni düşündüren nedir biliyor musunuz? Adana da 3-4 kişiye sorduğumuzda müzenin nerede olduğunu, yerini bilmiyor. Gencecik bir genç kız sinemayı tarif etti. İki kişi devlet tiyatrosunun yerini gösterdi. Tek bir doğru tahmin çıkmadı. Halbuki şehrin göbeğinde Atatürk Evinin hemen yanındaymış. Hem de içeri girişi ücretsiz.
Merak etmeyen yaşını başını almış anne babaları belki bir derece anlayabilirim. Ya gezmeyen, bilmeyen, okumayan, düşünmeyen gencecik insanlara ne demeli? Çok üzüldüm.





Müzeleri gezdikten sonra meşhur kaburgacı Yaşar Ustaya gitmek istedik. Aç değildik aslında ama kebap yemeden dönmek olmazdı. Müzenin önünden şehir merkezine ve nehrin arka tarafına dolmuş geçmiyor. Ya dört yol ağzına yürüyüp oradan dolmuş, taksi vs bineceksiniz ya da Taşköprü üstünden Hilton otelinin arkasına geçeceksiniz. Tabi bu yol Yaşar ustaya gitmek için.


Biz taksiyle geçtik 10 lira kadar tutuyor. Tam önünde indik ve Yaşar Usta da Adana kebap, kaburga karışık yemeğimizi yedik. Birçok ünlünün uğradığı gerçekten meşhur bir yer burası. Kaburgaya göre kebabı daha lezzetliydi.

Buradan da taksiyle şehir merkezinde Gönül Şen tatlıcısın da halka tatlısı yemek üzere yola çıktık. Fakat taksici abi bizi vazgeçirdi ve biz kendimizi Hasan Masat künefecisinde bulduk. Çok methetmişti burayı taksici abi. Güzeldi ama fevkalade değildi. Buradan da hava yoluna doğru yola çıktık.





Saat 17,30 da uçağımız vardı ve biz çok yorgunduk. Gezimiz tam planladığımız gibi oldu. Saat açısından bir saat fazlamız olsa yapacak bir şeyimiz kalmamıştı. Havaalanına biraz erken varıp dinlendik, kritik yaptık. Sonra da saat 19 da İzmir’e indik. Uçaktan zaten çok hoşlanmam gelirken ki yolculuğun aksine dönüş yolculuğu sıkıntılıydı. İzmir çok bulutlu ve yağmurluydu Uçak biraz geç indi. Bir de İzmir çok soğuktu.





İlk gurme seyahatimizi böylece tamamladık. İzmir’e gelirken oradan Yeni Uğur helvacısından cezerye getirdik. Muhakkak alın sizde.

Adana ya bir gün yolunuz düşerse bizim izlediğimiz Rut çok keyifliydi. Rehber alabilirsiniz. Ve unutmayın yürüyerek çok rahat dolaşılan bir şehir. 





Yorumlar

Popüler Yayınlar