Ferda








Ferda kitabını elime aldığımda çok güzel bir hikâye olduğunu hissetmiştim. Hikâye bir anne-kız hikayesi benim gözümde.

Kitabın yazarı çoğu kişinin tanıdığı bir isim. Sevgili Ebru Cündübeyoğlu.

Bazı kelimeleri bazı paragrafları o kadar güzel işlemiş ki nakış gibi. Uzun zamandır okuduğum romanlarda altını çizdiğim paragraflar azdı. Ferda da tam tersi oldu. Sizinle de paylaşacağım çünkü ifadeleri gerçekten çok sevdim ve çok severek okudum.

Kitabın konusuna gelince, Emekli Felsefe öğretmeni Ferda Hanım’ın hikayesini konu alıyor. Ferda, Şile de bahçeli müstakil evinde yalnız yaşamaktadır. Eşinden ayrılmıştır. Kızı yurt dışında yaşamaktadır. Aynı zamanda eşinin babası İtalya da çok ünlü bir şeftir fakat hayatta değildir.

Ferda öğretmenliğin yanı sıra başarılı ve tanınan bir yazardır da. Son çıkacak fantastik kitabı üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Yalnızlığını İtalyan şef kayınpederinden öğrendiği tariflerle paylaşır.
Sonra bir komşu gelir Ferda’ya. Orhan Bey kuşları izleyen bir kuş bilimcidir. Arkadaş olurlar. Ferda yeni komşusunu yemeğe davet eder ama unutur.

Unutmak bir kereye mahsus değildir elbette. Her şeyi unutmaya başlar. Sonuç Doktorların teşhisiyle Alzheimer’dır. Bundan sonrasında ise Ferda tamamen hayal dünyasında yaşar.

Beni çok etkileyen kısımlardan biri kızını biri de kendisini dahi tanıyamamasıdır. İçim burkuldu.
Çok ama çok güzel bir hikâye ve gönülden tavsiyemdir.











Yorumlar

Popüler Yayınlar