Portobello Cadısı -Paulo Coelho
Paulo Coelho nun eşsiz bir kitabı ile daha karşınızdayım.
En çok sevdiğim Simyacı kitabının yanında bu kitap ikinci sırayı aldı. Fakat çok önceden okuduğum Elif ve Zahir kitaplarını tekrar okumaya karar verdim. Neden mi? çünkü bu kitaplar için doğru zamanın şimdi olduğunu düşünüyorum. Hafta sonu kitapları düzenlerken tekrar elime aldım kitapları. Bir heyecan hissettim. Arkalarında ki notları okurken de bu kitapların bana vermesi gerektiği enerjiyi daha önce alamadığımı şimdi zamanı olduğunu anladım.
Bu kitabı yeni bitirdiğim ve çok beğendiğimi de üstüne ekleyince daha önce alamadığım tadı almak üzere bu iki kitaba tekrar şans verdim. Onları okuyunca yazarım şimdi esas kitaba dönelim.
Portobello Cadısı beni heyecanlandıran tüm konuları içinde barındırıyor. Ne mutlu bana.Adından da anlaşılacağı gibi Cadı olan bir kadından bahsediliyor. Daha doğrusu algı gücü açık spüritüel yaşayan Athenadan.
Athena yada Şirin mi demeliyim?
Beyrutlu bir iş adamı ve eşi çocuk istemekte fakat bir türlü çocuk sahibi olamamaktadırlar. Bir gün bir yetimhaneden çocuk almak için başvururlar. Çocuğu almaya gittikleri gün bir türlü karar veremezler. 3. kez karar vermek üzere salona girdiklerinde almak üzere işaret ettikleri bebek için Hemşire kararsız kalır ve bu bebeğin bir çingene olduğunu söyler.
Fakat anne ve baba bu bebeği almakta ısrarcı olur. Ve ona sevgilerini sınırsızca verirler Adını Şirin koyarlar. Şirin daha sonra kendi isteğiyle Athena adını alacaktır. Athena Yunan mitolojisinde bilgelik tanrıçasıdır.
Athena çocukluğundan itibaren hep farklı olmuştur.Çocukluğunda gelecekle ilgili gördüğü şeylerden ve figürlerden bahseder. Bir gün ağlayarak uyanır ve çok kan gördüğünü söyler. Bu gördüğü kan kendilerinin Beyrut tan Londra ya taşınmasına neden olacak savaşın kanıdır.
Daha sonra uzun bir süre duru görüsünü kullanmaz. Ama zamanla hayatına giren insanlar aracılığıyla kendi aydınlanmasını yaşar. Küçük yaşta evlenir ve bir çocuk sahibi olur. Fakat yaşının vermiş olduğu çocuklukla ilişkileri sevgi olmasına rağmen yürümez ve boşanırlar.
Athena düzenli olarak kiliseyi ziyaret edip orada rahiple dertleşen itikatli bir annedir. Fakat boşanmanın ardından kilise onu kabul etmez ve bu nokta Athena'nın aydınlandığı ,varoluşunun nedenini sorguladığı ilk olaydır.
Sonrasında yeni taşındığı evde ki ev sahibi aracılığıyla Sibirya da dinlenilen özel bir müzikle tanışır. Ve bu müzikle dans ederken vecd'e varır kendini kaybeder. Tesadüfen hayatına giren Edda isimli okültist bir kadınla yolları kesişir ve onun ilk öğretmeni Edda olur. Bu sürede bir bilge bedeviden aldığı öğütle içinde ki boşluğu doldurmak için öz annesini bulmaya karar verir.
Kendi öğrencilerini bulduğu zaman ise Athena olmak istediği yerdedir. Artık bir şifacı yada cadıdır.
Ülke de bunu duyan rahipler durumu bastırmak ve Athena'yı durdurmak için ellerinde ki gücü kullanmaya karar verirler. Athena'ya açılan son dava ise oğlunun onunla kalmasının mümkün olmadığıdır. Oğlundan ne pahasına olursa olsun ayrılmak istemeyen Athena için 2 yol vardır. Ölmek yada öldürmek.
Tek kelimeyle harika bir kitap. Coelho'nun kitaplarında hep bu tat vardır. Çünkü aslında Coelho da yarı derviş yarı sufidir. Kendi aydınlanma yolunda ki hikayelerini zenginleştirerek anlatır. Bu hikaye gerçek mi bilmiyorum ama ben gerçek olduğuna inanarak okudum.
Muhakkak okuyun derim.
Yorumlar
Yorum Gönder