SEYAHAT-Datça

Seyahat yazılarıma  Datça dan yani son yaptığım tatilden başlamak istedim. Datça benim geç keşfettiğim yerlerden, 2015 te 1 haftalık yaz tatilimizi burada geçirdik. O yaz hamileydim. İnternetten birkaç butik otel araştırdık,Son anda tatile karar verdiğimiz için yer bulmak biraz zor olabilirdi,Birde bayram haftasına yakın bir tarihti. Neyse ki beğendiğim bir kaç yerden Türk Evi diye bir butik  otel de karar verdim. Şansımıza tek bir çift kişilik oda müsaitti.

Sonra hazırlıklarımız başladı.Ve yola çıktık. Temmuz ayındaydık ve çok sıcağa kalmamak, günüde kaçırmamak için 6,30 gibi yola koyulduk. Tabi ben hiçbir şey yemeden yola çıktım çünkü sabah çok erken saatte yiyemem ben huyum kurusun. Birde hamileyim hiç olmadı yani,yiyemedim. eşimi de dinlemedim yoldan bir poğaça aldık ama midem bulanmaya başladı onu da yiyemedim. Buradan hamile bayanlara sesleniyorum; sakın aç karnına ,yada tıka basa yiyip yola çıkmayın ikisinin de etkisi aynı oluyor. Tahminimce Datça ya 4,5 saatte varabilirsin. Tahminimce diyorum Çünkü biz yaklaşık 5 kez yolda durmak zorunda kaldığımız için yolculuğumuz 5,5 -6 saati buldu. Tam bir kabustu. Vardığımızda saat yarımı bulmuştu sanırım. İçeri girdiğimde ölü gibiydim. Gün bitmesin diye evden erken çıkmıştık ama şimdi otel odasından çıkamıyordum :(  anca akşam kendimi toplayabildim.

Kaldığımız butik otel bir anne-oğul tarafından işletiliyordu. Sanırım 5-6 civarı odası var. Altta bahçe katında 2 adet te aile odası bulunuyor,çocuklu aileler için.. İşletme sahipleri oldukça ilgili ve güler yüzlü. otelin bahçesi muhteşem. Yemek  olayına gelince oda-kahvaltı sistemi var. Öğlen yada akşam orada yemek isterseniz önceden bildiriyorsunuz,ona göre yemek hazırlanıyor. Biz akşam yemeklerini genelde otelde yemeyi tercih ettik. Gayet lezzetli olduğunu söylemek isterim. Ama dışarıda yemek isterseniz de Datça da her şey çok uygun fiyatlı ve  yemek için seçenekler mevcut.

Diğer yemek seçeneklerinden bahsedersek, sahile  doğru inince merkez sayılıyor. Burada çarşı ve dükkanlar var. Zekeriya Sofrası adı verilen lokantada burada bulunuyor. çeşit çeşit ev yemekleri,zeytinyağlılar mevcut ama girit lokantaları gibi sanmayın görselliği olmayan küçük tipte  bir lokanta burası. Yemekler oldukça lezzetli.Biz 5 gün içinde 2 kez burayı tercih ettik.

Birde akşamları tüm mekanlar sahile masa atıp orayı çok güzel bir restoran haline getiriyorlar. İsteyen balık ,isteyen et yiyiyor. Biz balık yemeyi çok istememize rağmen karar verip  organize olamadığımız için yiyemedik.Ama deniz kenarında bu atmosferi yakalamak adına Kekik diye menü açısından zengin bir retorantta yemek yedik. Ve orada yediğim tandırın lezzeti hala aklımda çok başarılıydı. Tavsiye ederim.
Hazır çarşı civarından bahsetmişken Datçanın meşhur balını ,bademini nereden aldık ondan bahsedelim. Datça ya girişte çarşıdan geçerken, sağ tarafta kalan Mesudiye koop. köy ürünlerinin satıldığı mağazası var. Ne arasanız var içerde. Biz tuzlu-tuzsuz olmak üzere 2 çeşit bademimizi ,uşak tarhanası, kara kovan petek balımızı  ve 2 çeşit reçel  alarak ayrıldık mağazadan. Gayet ilgili bir müessese eşim daha öncede bir çok kez alışveriş yapmış. Ürünler çok taze. Hatta isterseniz telefonla sipariş verip İzmir'e kargo yaptırabiliyorsunuz.. Onun dışında yan yana dizilmiş dükkanlardan magnet ve küçük hediyelik eşyaları bulabilirsiniz.

Datçanın bir başka özelliği de bükleri,yani koyları. Hepsi birbirinden güzel bir sürü bük. Datçanın  merkezinden den yaklaşık 1,5 saat uzaklıktaki Palamut Bük'ün den başlayalım. Malum beni yol tuttuğu için ve otelle büklerin arasında ki mesafe de küçümsenecek gibi olmadığı için biz çareyi tek bir günde tüm bükleri gezip tek bükte denize girip keyif yapmakta bulduk. Ve Palamut Bükün de deniz kenarına sıralanmış bir restoranın şezlonglarında günümüze başladık.Deniz güzel fakat işletmeler çok iyi değildi. Sonra yol boyunca devam eden Hayıt Bükü ve Ova Bük  te küçük molalar verdik. Genelde Palamut Bükü çok beğenilir fakat ben Hayıt Bükünü (Mesudiye Köyü) daha çok sevdim. Ama en çok nereyi sevdin derseniz Kargı Koyunu sevdim. Ah Kargı ah... bu arada Datça da denizler çok berrak ,tertemiz,soğuk ve taşlı...  Kum olan tek yer Kumluk Plajı.
Biz kaldığımız sürece daha çok Kargı koyunda vakit geçirdik. orada plajda bulunan işletmelerde yeme-içme seçenekleri güzel değerlendirebilirsiniz. Genel olarak sakin. Birde kumluk ve taşlık plajları var. Taşlık plajında bir göl var içinde mineralli su barındırıyormuş. Ben denemedim ama eşim denemiş. Bir  sefere hamileliğimden dolayı deneyemediğim her şeyi  mutlaka deneyeceğim. Birde karadan ulaşımı olmayan Domuz Çukuru var tabi ben ulaşamadım kendisine çünkü beni tekne de tutuyor. Yürüyerek dağı aşmam da mümkün değildi.Yani üzgünüm burası ile ilgili bir deneyimim yok.

Deniz deneyimi dışında Hızırşah Köyündeki ipek dokuma atölyesini gezebilir. Kendinize ipek şallar alabilirsiniz,sonra Olive Farm adı verilen  eski zeytinyağı fabrikasını gezebilirsiniz. Burada gurme ve organik ürünler bulunuyor. Sonra Knidos Antik Kentini gezebilir tarihini öğrenebilirsiniz. Akşamları da Eski Datçayı gezebilir yada merkezde kurulan kermes tarzındaki çarşıdan alışveriş yapıp sahili gezip ,sahilde kahve içebilirsiniz.

Eski Datça yı ayrıca anlatacağım,atladım sanmayın. Çünkü orası bol detaylı ,çok güzel ve otantik bir köy... Datça da her şeyin çok lüksünü bulamazsınız lüks otelleri yok, lüks retorantları yok,lüks dükkanları,mağazaları,eğlence yerleri yok barları yok... burası yeşilliğin ,denizin,doğanın tadını çıkaracağınız sessiz ,sakin, huzurlu bir sahil kasabası bir kez gelip vazgeçemeyeceğiniz bir sahil kasabası... Mutlaka gidilmeli.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hoşgeldin 34 yaşım...

Grinin Elli Tonu ve serisi -Fifty Shades of Grey

Ederlezi...