Çocuk olmak... Çocuklara ,Onların Masumiyetine Dokunmayın!!!

Ben çocukken hikaye gibi geçerdi günler. Sokaklarda çok oynadım ben. Saklambaç oynarken çok dünya turu yaptım. (çok uzaklara saklanmaya dünya turu denirdi). Evimiz bahçeliydi. Yani bir apartmanın bahçe katındaydı. Çocukken o bahçenin sadece bize ait olduğunu düşünürdüm. Çünkü babam kendi bahçesi gibi bakar ilgilenirdi her şeyiyle. Ağaçlar benimdi. Eriklerden , biri gelip izinsiz kopardımı kızardım. Erik vardı,şeftali vardı,limon ,incir,nar,frenk elması hepsi vardı bahçemizde . Zamanı gelince hepsini toplar birazını kendimize ayırır kalanı komşulara dağıtırdık.

Arkadaşlarım çoktu benim saymakla bitmez 10 belkide daha fazlaydı mahallemizdeki çocuklar. Birde ablam yaşında yada biraz daha  büyük gençler vardı.
Servisçilik yapan 2 tane de amcamız vardı. Her gün akşam servisin geleceği saati iple çeker otobüsün yolunu keser bütün çocuklar boş otobüse doluşuverirdik. Bir yokuştan çıkar ,öteki yokuştan aşağı inerdik.Ne  büyük heyecandı bizim için.

1. sınıftayken okuldan gelir gelmez evin camından bahçeye atlayıverirdim. Annem ders çalış diye bağırırdı. Bense açken aklıma bir şey girmez diye karşılık verir ,yemek olana kadar ki o süreyi bahçede geçirirdim. Yaz kış o bahçede büyüdüm ben.

Sonra çamurdan köfte,tuğladan sandaviç yapardık. Biraz oynar, sonra oraya buraya araba camlarına fırlatırdık o köfteleri. Araba sahiplerinin nasıl bir şok yaşayacağı bizim heyecanımızdan daha büyük değildi o zaman.

Elebaşı olurdum hep ben,şikayete gelirlerdi kapımıza. Kızınız oğlumuzu dövdü , yok efendim saçını çekmiş,yok efendim kızıma koruk atmış falan filan gibi uzardı şikayetler. Şikayetçileri hep babama yönlendirirdim. Yada şöyle diyeyim  babamı şikayetçilere yönlendirirdim. Çünkü babam hiç kızmaz hatta bazı zamanlar o oyunun bir parçası olurdu.
 Babam benimle çocuk olurdu. Hiç vurduğunu hatırlamam bana. Bakmayın şiddet şimdi yok çocuklara. Benim çocukluğumda dayak cennetten çıkmaydı. Annemden çok dayak yedim. Yumuşak bir terliği vardı hep onla dövsün isterdim.Onla dövünce canım acımazdı çünkü.Ama acır gibi yapardım yinede.

Yağmur yağdı mı evin önü deniz olurdu sular birikir birikirdi. Ama kar'ı bir kez çocukluğumda 1 kez liseye giderken bir kez 2011 yada 12 de bir de geçen yıl gördüm. Tabi bu bizim için çok büyük nimet. Çünkü biz kar gören masum İzmirliler oluyoruz. Yani 32 yıllık hayatım da belki bir hatırlamadığım da varsa 5 kez kar yağmış İzmir'e.

Hıdırellezi mahallece kutlardık. Annelerimiz babalarımız hepimiz dışarıda olurduk.Darbuka çalar,çiğdem yer ,ateşten muhakkak 3 kere atlardık.

Komşularımız,komşuluğumuz vardı. Evde pişenden bir tabak ta onlara götürürdük
 Babam işten geldiğinde tüm çocukları toplar hürriyet parkına götürürdü. Hep birlikte bir de orada oynardık. Dönerken Teenege  Burgere uğrar mis gibi turşu suyu içerdik.

Evde ne bulursak kapının önüne çıkarır satardık. Hemde çok ufak paralara. Ama sattığımız da çok mutlu olurduk. Asıl eğlenceli kısmı para kazanmak değil satabilmekti.

Avmler yoktu Yeni Karamürsel yada Yeni Konak mağazalarından alışveriş ederdik. Yeni Karamürsel mağazasının 2. katı çocuk bölümüydü. Merdivenden çıktığınızda sağ tarafta ilk oyuncak bölümü karşılardı sizi. Ah o barbi bebek evi yok mu? tam 1 milyondu fiyatı şimdinin 500 tlsi gibiydi. Herşeyim vardı da bir o bebek evini birde akülü arabayı aldıramamıştım kendime.

Fast food yoktu o zamanlar. Bizim fast food yemeğimiz pideydi. Bir de kemeraltına inersek tabakta döner yemekti.( o zaman iskender değil tabakta döner denirdi.10-15 kişi toplanır ailecek gider yerdik)  Şimdiki gibi her köşe başında dönerci yoktu. Sonraları ilk pizzayla tanıştık. Pizza Hut ve Fil Pizzayı bilirdik.

Bu kadar arkadaşımın yanı sıra birde kuzenlerim vardı. Dayım bize çok yakın otururdu. Kuzenimle ikiz gibi giyinelim ,bayramlarda, yılbaşında, denizde hep beraber olalım isterdik. Banyoya bile beraber girdiğimiz olurdu. Evi bir sokak ötedeydi ama yazın hiç eve gitmeden 10 gün bizde kaldığı olurdu. Ben gitmezdim.Yani giderde kalmazdım. Annemden ayrılamazdım. Çok sevdiğim anneannemde bile 1 gün kaldığımı hatırlıyorum.

Her cumartesi anneanneme kahvaltıya giderdik. Bayramyerindeki Kırım Çiğ börekçisinden tam 15 tane börek yaptırırdık. Babam 2 tane de bizi bırakan taksinin şoförüne yaptırırdı. Çünkü araba börek kokardı ve ayıptı. Ben o böreğin 6-7 tanesini yerdim. Ablam genelde anneannemin yaptığı çorbayı içmeyi tercih ederdi.  Öğlen de ise anneannem pişi yapardı yine 6-7 tanesini ben yerdim. Çocukken yeniyormuş demek.
Ne güzel kilo derdimiz yoktu. Hem sabah hem akşam hamur yiyebiliyorduk. Akşam yemeğinde çoban salata varsa anneannem içine maydanoz koyardı . Hiç sevmezdim o salatayı. Maydanozu yakıştıramazdım o salatanın içine. Şimdi o salatayı özlüyorum. Burnumun diğeri sızlıyor hemde.

Biz özgür mutlu sevgi dolu çocuklardık. Mahallede komşumuzun evine rahatça girer çıkardık. Erkek kız bir arada oynardık bir arada okurduk. Mahalledeki amcaların arabasına biner hep beraber gezerdik. Babam tüm çocukları toplayıp parka götürürken kimsenin gözü arkada kalmaz aklına kötü bir şey gelmezdi.

Şimdi ise bahsetmek bile istemiyorum. Bu kadar sapkın insan nereden çıktı. Hep burdamıydılar? Allahım evlatlarımızı korusun.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hoşgeldin 34 yaşım...

Grinin Elli Tonu ve serisi -Fifty Shades of Grey

Ederlezi...